10 Temmuz 2009 Cuma

Türklüğün vicdanı bir;
Dîni bir, vatanı bir;
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisanı bir.



7 Kasım 2008 Cuma

Ezim ezim eziliyor yüreğim
Çok yalvardım kabul olmaz dileğim
Ben ağlarım, doktor ağlar, dert ağlar
Haram olsun yeri gördüğüm çağlar
Laleler, sümbüller ah ne güzel bağlar
Telgırafın direkleri dört olur
Sen ağlama yüreğime dert olur
Ben ağlarım, doktor ağlar, dert ağlar
Haram olsun yeri gördüğüm çağlar
Laleler, sümbüller ah ne güzel bağlar
Bir tel vurdum Diyarbakır valiye
Haber gelir çarşamba’ya sali’ye
Ben ağlarım, doktor ağlar, dert ağlar
Haram olsun yeri gördüğüm çağlar
Laleler, sümbüller ah ne güzel bağlar
GÖÇ GÖÇ OLDU
Göç göç oldu göçler yola dizildi
Uyku bastı ela gözler süzüldü
O zaman da elim yarde üzüldü
Dağlar nerden aşar yaylanın yolu
Doldur doldur nargilemi tezele
Karardı gül benzim döndüm gazele
Tut kolumdan salla beni mezara
At üstüme avuç avuç toprağı
Havaidir deli gönül havai
Gün doğmadan şavku tutmuş ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Göçer gider yaylasına bir gönül
Dilerimki yayla karın kalkmasın
Üzerinden soğuk sular akmasın
Lale sümbül mor menekşe kokmasın
Eli göçüp viran olan yaylalar
KIRILA KOLLARIN
Bacadan aşıyor ayvanın dalı
Yüzüme dokundu yazmanın alı
Güzel ne etsin ki bu kadar malı
İşte görünüyor dünyanın hali
Yürü güzel yürü töremiyesin
Kör ola gözlerin göremiyesin
Benden başkasına meyl verirsen
Kırıla kolların saramıyasın
Benim yarim incelerden pek ince
Yadlara sardırmam ben ölmeyince
Azrail gelmiş ki canım almaya
Ben vermem canımı yar gelmeyince

Çerkes'in Kahvede Bir kış Gecesi

Çerkes'in Kahvede Bir kış Gecesi

Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
zehir zemberek bir zemheri
ipini koparmış itler gibi
saldırır açık kalmış kapılardan
patır patır dökülür donuk yıldızlar
ay gök sofrasında bir tabak buz

Ortada nar gibi kızarmış ördek soba
çerkes emmi'den evvela
sıcacık bir 'buyrunuz'
çaylar mı? tavşan kanı, şâhâne
çerkes'in bir kahvesi var
altı kaval üstü şeşâne

Ha tepede sallanan kırk mumluk ampul
ha duvarda isli bir gaz lambası
farkedilmez sedirin yağlıkara muşambası
masanın bacakları çarpıksa ne gam
varsın endam aynaları
çevirsin suratları cin çarpmışa
çerkes emmi çıkarıp gümüş tabakayı
kalın bir cigara sarsın yeter

tütün değil tütün altın mübarek
cigara cigara değil yaprak sarması
ve okkalı bir fincan orta kahve
yahut tavşan kanı çay ooh keyf kekâ
koy o parayı cebine be hey divâne
çerkesin bir kahvesi var
altı kaval üstü şeşâne

Ah o kırmızı kuşaklı bardaklar
kuşaklarda 'hoşgeldiniz'
ocakta sıra sıra çaydanlıklar
kimi çin işidir kimi capon
çerkes zevk sahibi patron
dilli mi dilli
dizi dizi nargileler
marpuçları allı yeşilli
ve yukarda gülümseyen adnan menderes
'kahpe felek sana nettim neyledim'
ulan recep yenir miydi bu nane
çerkes'in bir kahvesi var
altı kaval üstü şeşâne

Yatsıyı kıldı mı damlarlar birer birer
ince kar kuşanmış eski adamlar
evvela buzlu selamlar
çözülür aynalarda 'aleykümselam'
halhatır sorulur hoşbeş edilir
derken lakırdılar dumanaltı
aşık hulusi'yi gördü ya aşık helâli
bir acayiptir hâli
haydi helâli dokun sazın tellerine
gidelim yâr illerine
suspus olmuş helâli
gözleri duvardaki levhada
'ah minel aşkı ve hâlâtihî'

Ve pattadak düşer iri yarı bir nükte
geçer hulusi'nin eline helâlinin yuları
sinsi sinsi güler bir hin oğlu hin
kahkahalar yükselirken, köşesinde
keyif tazeleyen müslüm efendinin
arada kaynar nargile fokurtuları

gitgide koyulaşır muhabbet
çerkesin üstüste çaylarıyla
ve sonra mapusane gediklisi
üç beş adam doğramış
kasabın oğlu bıçakkesmez hulusi
aşık hulusi
ayaklarında yumurta topuk kundura
kalın kara bıyıklarını bura bura
bir köroğlu tutturur tane tane
çerkesin bir kahvesi var
altı kaval üstü şeşâne

Hulusi, canın çıksın e mi
sen köroğlu kırat dedin
bitti tepemizde bu kör beygir
aklına turp sıktığı şaban ağa
dilinde çoktan eskittiğ yeni küfürler
yüklenir kapıya körkütük sarhoş
ört kapıyı lan godoş
burası meyhane mi
rakı şarap ne gezer burası kıraathane
çerkesin bir kahvesi var
altı kaval üstü şeşâne

Açar bayramlık ağzını şaban ağa
sessizlik yalın kılıç dolaşır
aynalar ayna değil iri birer kulak
müslüm efendi ya sabır çeker
kaşgöz oynatır çerkes emmi
acans geldi sami
çek radyonon kulağını

Bir köşede sami elinde kör kerpeten
hababam tepeler kelle şekerleri
nerde o eski tiryakiler
kıtlama çay içen mi kalmış tek tük
gönül ahbab ister kahve bahane
çerkesin bir kahvesi var
altı kaval üstü şeşâne

Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
zehir zemberek bir zemheri
ipini koparmış itler gibi
saldırır açık kalmış kapılardan

6 Haziran 2008 Cuma

Güven




Koç yiğidim, Bahadırım, Ozanım
Alp Dadaşım, Yağız Efem, Ozanım
Bir nârada dokuz tümen bozanım,

Tuğ kaldırıp yürüyecek Bozkurtum!
Tanrım Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Dört yaman sızım var inceden ince;
Vatanca, Bayrakça , Törece, Dince...
Ay-yıldızın ışığını görünce,

Arsız otlar çürüyecek Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Yeline de Ergenekon yeline!
Kurban olam kutlu ülkü yoluna!
Yetmiş körük milyon oldu biline!

Demir dağlar eriyecek Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Bizim ilde doğan olur baz olur,
Kara taşa pençe vursa iz olur.
Bir yiğide yedi kâfir az olur!

Orduları kürüyecek Bozkurdum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurdum!

Yola çıktık Tanrıkurtlar yolundan,
Yandık piştik 'Kızıl Elma' derdinden.
Günde bin kez Gükbörünün ardından

Beş yüz köpek ürüyecek Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Dokuz ışık kör zulmeti yaranda
Dokuz sene şölen olur Turanda
Ol Yezdan'ın va'di Kur'an'da

Soysuz eller kuruyacak Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Hasret

Su dumanli doruklarda
Boz sahinler uçmaz gayri
Gözelerden agi çikar
Alperenler içmez gayri

Obam yurdum talan oldu
Destanlarim yalan oldu
Yollar birer yilan oldu
Kervanlarim geçmez gayri

Hani mavi denizlerim
Üç kitada nal izlerim
Kör mü oldu bu gözlerim
Çasitlari seçmez gayri
********************


Ebedi Alemde Bizleri Şiirlerinle Bekle Cebeci..



Ruhu Şad,

Mekanı Cennet Olsun..




Baş koymuşum Türkiye'min yoluna
Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm,
Asırlardır kır atımı suladım.
Irmağının akışına ölürüm.

Deli sular, salkım-saçak söğütler,
Kışlada kumandan, asker öğütler,
Yaylalarda ata biner yiğitler,
Bozkurt gibi bakışına ölürüm.

Sevdalıyım, yangın yeri bu sinem
Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem.
Pınarlardan su doldurur Eminem
Mavi boncuk takışına ölürüm.

Düğünüm, derneğim, halayım, barım,
Toprağım, ekmeğim, namusum, arım,
Kilimlerde çizgi çizgi efkârım,
Heybelerin nakışına ölürüm.

Babamın Yarım Kalmış Sevdasının Yerine

Sineme yüzlerce ok saplanırdı
Kirpiğin kaşına değdigi zaman.
Bir sızı içimde keleplenirdi,
Kulağım adını duyduğu zaman

Kâh zülfünün karasında yatardım,
Kâh gözünün deryasında yiterdim.
Seni hayal eder dilek tutardım,
Göğümde bir yıldız kaydığı zaman.

Bahar başlayınca elvan toyuna,
Sevdam çiçek açar idi boyuna...
Koyakdaki gür derenin suyuna,
Söğüt dallarını eğdiği zaman.

Meltem vursa yüzündeki güllere,
Dokunurdu gönlümdeki tellere.
Bakarak ağlardım cilga yollara,
Bir türkü bağrımı oydugu zaman.

Bu aşk can evimde kaldı da yarım,
Halâ o iklimden sesler duyarım.
Kim bilir belki de sana doyarım,
Topraklar yağmura doyduğu zaman


Dilaver Cebeci

10 Mart 2008 Pazartesi

Son Mektup


" Anam
Gecelerim gayrı sensiz, bilirsin
Anam,
Hecelerim gayrı densiz, bilirsin
Gözlerim kemsiz
Gözlerim gayrı sensiz, bilirsin, anam!...
Şafak otuz sekiz ya
Kolay sanmayasın dağ başında
Duman aşımda!...
Anam,
Nöbetimde; gecemde, gündüzümde
Seni özler dururum
Gün kararmasını bekler dururum!...
Anam,
Öyle, seni özledim.
Şafak vakti yufka açan ellerini
" Kalk! Oğul, sabah oldudiyen dillerini
Saçını ağartan dertlerimi
Özledim anam, seni özledim, anam seni!
Gözünün bir bakışını
Kiliminin dokusunu, gayrı nakışını
Elin omzunda, başım dizinde
Toprağın başında geçirdiğim yazını,
Seni özledim! Anam, seni!..
Senden yadigâr kalan bir şey yok ki
Bakışların yok ki o güzel gözlerinden gelen!..
Bir eski resmin yok ki!
Avucumun içine güzel ellerinle yaktığın kına geçtiki
Geçmeseydi de gece karanlıklarında, gözyaşlarımla birlik olup
öpseydik kınanı!..
Gece ayazında,
Bir özleminin, bir de sigaramın dumanı tütüyor anam!
Ranzalar öyle rahat değil
Ellerinle yazdığın döşeğim gibi değil anam
Zaten sırtlarım ağrıyor!
Sen ovardın, olsaydın yanımda
Sonra, gözlerine baksaydım doya doya!..
Şafak otuz yedi oldu ya anam bugün
Geçmek bilmiyor işte günüm
Ozanın dediği
Her günün bir yıl olması, bu olmalı her hâl
Anam, sabahın yufkanı ederken, kokusunu bu yana savur da sal
Belki kokusunu alırım, yüreğim belki sesini duyar, anam
Beni sorarsan halım iyi anam
Her şey iyi ya, hasretim var,
Zaten canımı canına katan, o anam!..
Seni özledim, anam, asker ocağında, seni!
Kahırlarım, dertlerin en büyüğü ana hasretiymiş, ana hasreti!
Ya, anam işte böyle
Tüfek omzunda
Otuz altı gün daha
Eğer vatan uğrunda, şehit olmaya çıkmazsak doğa
Gelirsem kapının önüne, çağırırsam adını, ana...
Vakit tamam, anam
Can parçam, yürek karam, anam
Sılayı, yari de, babamı özledim ya
En çok seni anam!
Ben gelmeden kara topraklara girme anam!
Şehit olursam da ağlama anam!
Haydi kalın selâmetle!..."

ve böyle bitiyordu 2. Kolordu 3.Alay 2. Tabur 3.Bölük 79/4 Şehit Er Enver Öztürk'ün mektubu

Tohdur Beğ

Tohdur Beğ
Avrat yeğin sayrı, benim karnım aç,
Keyif için gelmedik bura tohdur beğ.
Fukara harcından yaz da bir ilaç,
Olsun derdimize çare tohdur beğ.

Tama vatandaşık, gardaşık tama...
Bunca pahılm’olur adam adama?
Geldik ta sabahtan, kaldık akşama,
Yarına mümkün mü sıra tohdur beğ?

Yedi baş horanta yıkık hânede..
Tüm kazancım bini bulmaz senede;
Yüz pangunut helâl olsun gene de;
Ben nereyim, beşyüz nere tohdur beğ?

Tek kaşıkla çorba içer dördümüz..
Kul başından ırak ola derdimiz.
Senden, benden esker ister ordumuz.
Candan da mı yeğdir para tohdur beğ?

Dert-belâ tebelleş oldu başıma,
Her gece tahsildar girer düşüme...
Beni mahcup etme can yoldaşıma,
Erkeklik öldü mü bre tohdur beğ?

Büyük oğlan esker, öteki çırak,
Han için param yok, oteli bırak...
Mevsim kış, yollar sarp, köy hayli ırak;
Bir değil, beş değil yara tohdur beğ.

Memur gelir karşılarsın köşeden,
Zengin gelir kırılırsın neşeden.
Öte kaçma bizim garip Eşe’den,
Bakıp boynundaki kire tohdur beğ.

Hemi Müslümanım, insanım hemi;
Halimi arzettim darılma e mi?
İçinde mangır yok, gördün kesemi;
Bir de ceplerimi ara tohdur beğ.

Daha sayayım mı? Noksan mı daha?
Yalvara yalvara tükendim aha..
Bu yüzle mi çıkacaksın Allah’a?
Vallahi yanarsın nara tohdur beğ.

23 Şubat 2008 Cumartesi

Menzil



Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi enginlere indin mi gönül
Derya, deniz, dağ, taş demez geçerdin
Karada menzilin aldın mı gönül

Yiğitliğin elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrak eli değmiş goncagül gibi
Bozulmuş bağlara döndün mü gönül

Hasta oldun yatağını istersin
Kadir mevlâm sağlığını göstersin
Cennet-i Aladan Bir köşk dilersin
Boynunun farzını kıldın mı gönül

Karacaoğlan der ki söyle sözünü
Hakka teslim eyle kendi özünü
El içinde karalama yüzünü
Yolun doğrusunu buldun mu gönül

16 Aralık 2007 Pazar

DARAĞACI



DARAĞACI

Yolumu gözledin her seher-ahşam,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Ecelle ölmeye doğulmamışam...
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

O hansı milletdir, taleyi sırdır?
Yüz adla bölündü... Yene de birdir.
Meni huzuruna bu derd getirdir,
Selam darağacı... Aleyküm selam!

Hezer'i, Baykal'ı, Aral'ı gördüm,
Gördüm can üstedir, yaralı gördüm.
Tanrı'nı bendeden aralı gördüm,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Çarhı ters fırlanır felek garının,
Turan kölkesinde budaglarının,
Rengi bayrağımda yarpaglarının
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Evvelin ahırı, sonun evveli,
Buymuş, bilmemişem bunu men deli.
Gorhum yoh, ne olsun boyun göy deli,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Eli yağmalanan, bölünen, bölen,
Çayları guruyan, gölleri ölen.
Hag-hesap çekmeye gelen menem, men.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Danış, Emir Teymur, bu son neydi be?..
Boynumda ağ kefen, dilimde tövbe.
Dersini ters bilen, menimdi növbe,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Seni men ekmişem... Mene sen genim,
Seni suvarmağa halaldır ganım.
Yarpağın reng alsın ganımdan menim.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Ey darın ağacı. Kimden kemem... Kem?
Ya seni yendirrem, ya sene yennem,
Ya da budağında yarpağa dönnem.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Kırgız'am, Özbek'em, Kazak, Türkmen'em,
Başkırd'am, Kerkük'em, ele görk menem,
Senin gözlediyin garip Türk menem,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Gabul et, növbeti gurbanın menem,
Menim canın sende; bil, canın menem,
Ele gurrelenme... Her yanın menem,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!




Rüstem Behrudi (Semerkand 1989)

23 Kasım 2007 Cuma


ÖĞRETMENİM

Duygu mimarıyım ben
Saygının kaynağı
Kaygının yok oluş durağı...
Seven sevmeyen gönüllerde
Benim dalgalandıran bayrağı...

Toprağı vatanlaştıran
Dünle bu günü buluşturan
Bu günü yarınlarla yarıştıran benim,
Ben, Öğretmenim...

Bende şekillenir sesler
Bende bestelenir nefesler.
Bende zindanlar kafeslere döner
Heveslere döner korkular...
Uzun uykular, tembelliktir bende
Gerçeğe yakın değilse karabasandır rüyalar...
Dünyalar ben sığıyorsam içine küçüktür
Küçücük yüreklere sığan da benim,
Ben, Öğretmenim...

Sadece bende benzer tüm başaklar denize
Bendedir sadece silahtan korkmayan kalem.
Bendedir içine kötülüğün zerresi sığmayan
İçine alemler sığan gönül...
Bedenlerde şekillenen duygular
Şehadeti doğuş sayan olgular
Bir çocuk bakışıyla dünya kucaklayabilmek
İnsanlığa sevgi sunma iddiası bendedir...
Benim affederek cezalandıran
Cezalandırdığımda cezalanan benim,
Ben, Öğretmenim...

Toprağı vatanlaştıran
Dünle bugünü buluşturan
Bugünü yarınlarla yarıştıran benim,
Ben, Öğretmenim...

Kalem tutamayan minicik eller
Anneden başka söz sevmeyen gönüller
Benimle büyür dünyalar kadar.
Benim emeğimdir bütün güzel oluşlar;
Ben sevdiririm Cumhuriyeti
Atatürk'ün ölmesine izin vermeyen benim,
Onun ilkelerinden ödün vermeyen benim,
Ben, Öğretmenim...

Benimle muhabbetleşir karasevdalar
Seven sevilen hep benim tezgahımdandır.
Buram buram Anadolu kokar nefesim
Tek hevesimdir çağdaş uygarlık.
Benimle şekillenir Türk
Atatürk benimle başlar yeniden koşmaya her gün;
Kırk dakikaya asırları
Teneffüse yılları sığdırabilen benim,
Ben, Öğretmenim...

Benim toprağı vatanlaştıran
Dünle bugünü kavuşturan
Bugünü yarınlarla yarıştıran benim,
Ben,Öğretmenim...

Mustafa ASLAN

19 Eylül 2007 Çarşamba

Hem Müslüman hem Türküm

Allah`ım şükür sana,
Hem Müslüman, hem Türküm.
Bir lütuftur bu bana,
Hem Müslüman, hem Türküm.

Ne korkum, ne kaygım var,
Her millete saygım var.
Böyle de bir duygum var,
Hem Müslüman, hem Türküm.

İslam ruhumdur benim,
Türklük ise bedenim,
Bunlar varlık nedenim,
Hem Müslüman, hem Türküm.

Türk, İslam teker teker,
Biri birini çeker.
Demirsiz beton çöker,
Hem Müslüman, hem Türküm.

Bu dünyaya ün yaydım,
İlim, irfan, fen yaydım,
Uygarlığı ben yaydım,
Hem Müslüman hem Türküm.

Türküm, şarkım bu benim,
Dinim, ırkım bu benim,
İşte farkım bu benim,
Hem Müslüman, hem Türküm!

İslam`ı atlayanlar,
Türklüğü katlayanlar,
Çatlasın çatlayanlar,
Hem Müslüman, hem Türküm.

`Yıldız`ım `Ay`sız olmaz,
Milletler boysuz olmaz,
Müslüman soysuz olmaz,
Hem Müslüman, hem Türküm.

Arif`e sorsan tekten,
Türküm der sana yekten.
Başlarım mozaikten,
Hem Müslüman, hem Türküm!...


Ozan Arif

15 Eylül 2007 Cumartesi

SENSİZLİĞE DAİR


Ne zaman duygulu bir şiir yazmaya kalksam,
Hep ağlarım.
Birden aklıma sen gelirsin,
Bulutlar dağılır gökyüzünden,
Güneş gülümser,
Ve ben pembe hayallere dalarım.

Ne zaman duygulu bir şiir yazmaya kalksam,
Afakım senin hayalinle kapanır,
Kaçacak yer yok, her yer de sen,
Kurtulamam,
Elimde değil fidan boylum;
Seni anlatacak kelimeler bulamam.

Ne zaman duygulu bir şiir yazmaya kalksam,
Fırtınalar kopar dışarda,
Ağaçlar deliler gibi savrulur,
Ağaçlar savrulur, ben savrulurum,
Başka çarem yok gönlümün ışığı,
Senin hayalinle avunurum.

Ne zaman duygulu bir şiir yazmaya kalksam,
Buram buram bir koku yayılır etrafa,
Nedir bu Ya Rab! Beni benden alıp,
Beni on da yaratan.
Ne zaman duygulu bir şiir yazmaya kalksam,
Ey dost!Senin yokluğundur beni ağlatan.

Ne zaman duygulu bir şiir yazmaya kalksam,
Unuturum bütün derlerimi.
Unutum bütün her şeyi.
Bir şeyler var beni sensiz bırakmaz,
Olmuyor gönül közüm,
Yıldızlar sönse de bu kalp seni unutmaz.

Aç Kapıyı Ben Geldim

Korka korka değil usul usul değil
Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Bir senin ellerinden bir senin gözlerinden
Dişlerinden dudaklarından
Nergisler ocak ayında açtı
Kendimden bahsetmeyeceğim
Yediveren güllerden duvardan sarkan güllerden
Çocuklardan sabah erken okula giderlerken
Atlardan bahsedeceğim
Kan ter içinde atlardan
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Ne kadar küsülü çocuk varsa barıştırdım oynuyorlar
Tam kırk çeşit sarmaşık gül buldum penceremin dibinde açacak
Ekinleri dolu vurmadı çekirge gelmedi kurak olmadı
Yorgunum demiyeceğim bir evimiz olsa demiyeceğim
Yüreğim daralıyor demiyeceğim
Bir baksan gözlerime başını çevirmeyeceksin
Yürüyüp gitmeyeceksin elini çekmeyeceksin
Bir baksan gözlerime
Dağda yakılmış ateşler göreceksin
Aç kapıyı kim geldi bak
Bak nasıl havalandı güvercin
Açmam diyemezsin artık
Aç.



















Öyle birini sevin ki, “Çünkü” süz, olsun. Yağmurda gökkuşağınız, baharda sevdanız, yokluğunda varlığınız, gözyaşınızda inciniz olsun.
Öyle birine tutulun ki, aramak için uzaklara gitmeyeceğiniz kadar sizin olsun. Ne zaman aşktan, yana söz duyarsınız kalbiniz çıldırmışçasına onun için gümbürdesin. Gün onunla başlasın. Gözleriniz uykudan uyandığında aklınıza ilk gelen, “Sevgilim, Canım” derken; yediverenler, onun kokusunu sunsun benliğinize. Gün yine onunla bitsin, uyurken ve de “Seni seviyorum” derken o olsun.
Öyle birine tutulun ki, aramak için uzaklara gitmeyeceğiniz kadar sizin olsun. Ne zaman aşktan, yana söz duyarsınız kalbiniz çıldırmışçasına onun için gümbürdesin. Onun estirdiği karayel samyeline, karanlıklar aydınlığa dönüşsün. O varken “Ümitsizlik” pılını pırtısını toplayıp gitsin. Onunla zorluklar kolay olsun. Ve de o varsa her şey var olsun.
Öyle birine yürekten sarılın ki, aranızdan rüzgar dahi geçemesin, kıyametin ayak seslerini duysanız bile o varsa yanınızda umurunuzda olmasın..
Öyle birinin olun ki, o kalbinizden çıkarsa şayet ruhunuz bedeninizden sökülecekmiş çesine olsun. “Seni seviyorum” diyemediğiniz zamanda gözleriniz, ciğeriniz, ruhunuz sevginizi söyleyip dursun.
Öyle birine bağlanın ki, yüreğinizin adımları onun adına yürüsün. İçinizden geçen şarkı o olsun ve de…. ‘İçimden geçen şarkı gittiğinde ne yaparım ben! ” diyebilirsiniz.
Öyle birine gönül verin ki, gönlünüz onun ardından koşsun, önünde hiçbir mani olmasın..
Öyle birine Aşık olun ki, şiirinizin ilhamı, duanızın kaynağı “Seviyor sevmiyor lara” gerek kalmasın onun da sizi sevdiği biri olsun.
Öyle birine vurulun ki, “Ben seni fakatsız, nedensiz, çünküsüz seviyorum.” Bakma sen şimdiki zaman eki kullandığıma. En geniş zaman olan sonsuz geniş zamanla diyorum ki “Seni seviyorum”. Adının geçmediği sözü dinlemiyorum…
Seni ölesiye ve öylesine çok seviyorum ki birbirimizi bağlayan ipler görülmeyecek Canımı da, yolumu da, gönlümü de yoluna döşedim. Bittiğim gün kalbimden çıktığın gündür. Canım benim, ben senin bana zor gelen taraflarını da seviyorum, her şeyinle; bilmediğim bilsen ürkeceğim, anlamadığım, anlayamayacağı m yanlarınla seviyorum. Seni ismin ne “de” haliyle ne de “e” haliyle seviyorum. Seni yalın halinle seviyorum.
Ben seni sevdiğim yerdeyim, heryerdeyim haykırabilirsiniz.
İŞTE BÖYLE BİRİNİ SEVİN


__________________